İçtihatlar

Ayıba Karşı Tekeffül (Ayıplı Araç - Tüketici Mahkemelerinin Görevi - Hususi Araç )

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

2012/13-1217 E. - 2013/555 K. 17.04.2013 T.

AYIBA KARŞI TEKEFFÜL (Ayıplı Araç - Tüketici Mahkemelerinin Görevi - Hususi Araç )

AYIPLI ARAÇ BEDELİNİN İADESİ ( Tüketici Mahkemelerinin Görevi - Hususi Araç )

TÜKETİCİ MAHKEMELERİNİN GÖREVİ VE YETKİLERİ

TÜKETİCİNİN KORUNMASI KANUNUNDA GEÇEN TANIMLAR, TÜKETİCİ, SATICI

TÜKETİCİ İŞLEMİ

Ayıplı araç bedelinin iadesi istemine ilişkin davada:

Davacı aracı ticari amaçla değil, hususi amaçla satın almış olup; bu hususun aksi de ispatlanabilir. Ancak davalı davacının aracı ticari amaçlarla kullandığını iddia etmemiştir.

Bu nedenle aracın ticari amaçla değil, hususi amaçla satın alındığı, ticari ve mesleki olmayan amaçla satın alan davacının tüketici, davalının da satıcı sıfatını taşıdığı açıktır. Dolayısıyla tüketici ile satıcı arasındaki hukuki işlem de tüketici işlemidir.

Eldeki uyuşmazlık 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında olup, bu Kanuna göre çözümü gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Anılan Kanunun 23. maddesinde; bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıklara Tüketici Mahkemelerinde bakılacağı, hükme bağlanmıştır.

Mahkemece işin esası incelenerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiş olması, usul ve yasaya aykırıdır.

DAVA VE KARAR:

Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;

Ankara 4.Tüketici Mahkemesince davanın görevsizlik nedeniyle reddine dair verilen 16.02.2011 gün ve 2010/99 E., 2011/91 K. sayılı kararın incelenmesinin davacı tarafça istenilmesi üzerine,

Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 24.01.2012 gün ve 2011/16657 E., 2012/901 K. sayılı ilamı ile;

(…Davacı, davalı şirketten 30.11.2007 tarihinde ... Marka ..1,7 dizel tipi 2008 model araç satın aldığını, satın aldığı tarihten itibaren araçta meydana gelen arızalar nedeniyle birçok kez servise başvurduğunu, aracı kullanamadığını ileri sürerek, taraflar arasındaki satış sözleşmesinin iptali ile satış bedeli olarak ödemiş olduğu 27.865,90 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, aracın kamyonet vasfında olması nedeniyle ticari araç olarak satışa sunulduğu, aracın, ticari işletme sahibi olan davacı tarafından ticari faaliyetlerinde kullanmak amacıyla satın alındığının kabulü gerektiği, bu nedenle davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek, mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun, “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, yasanın amacı açıklandıktan sonra, kapsam başlıklı 2. maddesinde de, “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; “alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder.” Satıcı; “kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar.” Tüketici ise, “bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.

Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gereklidir. Somut olayda, taraflar arasındaki satış sözleşmesine konu olan araç, tanıtım kılavuzunda genel olarak “ticari araç” olarak tasarlandığı belirtilmiş olsa da, dosyada mevcut olan araç ruhsatında aracın kullanma şeklinin “ticari” değil, “hususi” olduğunun yazıldığı, bu nedenle aracın ticari amaçla değil, hususi amaçla satın alındığı anlaşılmaktadır. Aynı belgede, “kullanma Amacı” başlığı altında “yük nakli”nin işaretli olması ve davacının da ticari işletmesi olan bir tacir olması da, mahkemenin kabulünün aksine, sonuca etkili değildir. O halde taraflar arasındaki uyuşmazlık, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre mahkemece işin esası incelenerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI: Dava, ayıplı malın bedelinin iadesi istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkilinin 30.11.007 tarihinde davalı şirketten ... Marka 2008 Model ... 1.7 CDTY + tipi aracı 27.865,90 TL bedelle satın aldığını, aracın alındığı tarihten itibaren defalarca aynı arıza ve şikayetlerle yetkili servise götürüldüğünü, ancak sorunun giderilemediğini belirterek, sözleşmenin iptali ile ayıplı malın davalıya iadesine, araç için ödenen 27.860,90 TL`nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, dava konusu araçta üretimden kaynaklanan herhangi bir ayıbın olmadığını, aracın distribütör ve ithalatçı firmasının ... Türkiye Ltd. Şti. olduğunu, davanın ... Türkiye Ltd. Şti.`e ihbar edilmesini ve davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, dava konusu aracın tescil belgesinde cinsinin “Kapalı Kasa Çift Sıra Koltuklu Kamyonet” olarak belirtildiğini,

her ne kadar aracın tescil belgesinde “Hususi” olduğu yazılı ise de, aracın trafiğe tescilinde aracın vasfına göre değil beyan esasına göre hususi veya ticari olarak kaydedildiğini, davacının tüketici olduğunu kanıtlaması veya sözleşme içeriğinden sözleşmenin tüketici işlemi olduğunun anlaşılması gerektiğini,

davaya konu aracın üretici firmanın reklam ve ilanlarında ticari araç olarak satışa sunulduğunu, aracın kamyonet vasfında olduğunu, yük taşıma amacı asıl olan kamyonet vasfındaki aracın ticari işletme sahibi olan kişinin öncelikle ticari faaliyetinde kullanmak amacı ile satın aldığının kabulü ile mahkemenin görevsizliğine, görevli mahkemenin Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna dair verilen karar;

Özel Dairece, yukarıda başlık bölümünde aynen alınan ilam ile bozulmuş; Yerel Mahkemece, önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını davacı vekili temyize getirmektedir.

Açıklanan maddi olgu, iddia ve savunma ile bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tüketici mahkemesinin mi yoksa, ticaret mahkemesinin mi görevli olduğu noktasında toplanmaktadır.

İlkin belirtilmelidir ki, davalı otomobil şirketi ile davacı arasındaki sözleşme satış sözleşmesi olup; davacı ile aralarında düzenledikleri satış sözleşmesi

ile davaya konu 2008 model ... marka aracı 27.865,90 TL bedelle davacı satın almıştır.

Konuyla ilgili 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde; bu kanunun amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmek olduğu, açıklanmış; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde de aynen; “Bu Kanun, 1 inci maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar.” hükmüne yer verilmiştir.

Yine aynı Kanunun “Tanımlar” başlıklı 4822 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinin

(e) bendinde tüketicinin, “bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan ve yararlanan gerçek ve tüzel kişiyi” ;

(h) bendinde Tüketici işleminin, “mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi”,

(f) bendinde satıcının, “kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek ve tüzel kişileri”; (c) bendinde ise malın, “Alış-verişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları” ifade edeceği belirtilmiştir.

Görülmektedir ki, 4077 sayılı Kanun, ticari dağıtım zincirinin nihai halkasını oluşturan ve ekonominin nihai hedefi olan tüketicinin, satıcı karşısında daha etkin olarak korunması gereğinden hareketle düzenlenmiş ve bu koruma anlayışı tüketici hukukunun temelini oluşturmuştur.

Tüketici, üretilip piyasaya sürülen ve üretim sürecinin hiçbir aşamasında bilgi sahibi olmadığı ürün veya sunulan hizmeti satın aldığı bir ilişkide zayıf olan taraf olarak kabul edilmiş; yasa koyucu, bu kabulden yola çıkarak iradesini tüketiciyi korumak şeklinde ortaya koymuştur. 4077 sayılı Kanun ile de bu koruma olgusunu yasal düzenleme altına alıp; üretim aşamasında bilgi sahibi olmadığı malları veya sunulan hizmetleri satın alan ve sözleşmede satıcıya karşı zayıf durumda olduğu kabul edilen tüketicinin, sonradan bu mal veya hizmetlerin ayıplı çıkması sonucu uğradığı zararın tazminini sağlama yoluna gitmiştir.

Satılan malın anılan Kanun kapsamında değerlendirebilmek için alıcının bu malı ticari amaçlarla kullanmak üzere almamış olması gerekir. Bu nedenle de tüketici, satışa konu araçta açık veya gizli ayıpların ortaya çıkması halinde 4077 sayılı Kanunun himayesine sığınabilecektir.

Somut olaya gelince; taraflar arasındaki satış sözleşmesine konu olan araç, tanıtım kılavuzunda genel olarak “ticari araç” olarak tasarlandığı belirtilmiş olsa da, dosyada mevcut olan araç ruhsatında aracın kullanma şeklinin “ticari” değil, “hususi” olduğunun yazıldığı dosyada bulunan Trafik Tescil Belgesinden anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümünde davaya konu aracın hangi amaçla kullanılmak üzere satın alındığının tespiti önem taşımaktadır. Davacı, aracı ticari amaçla kullanmak üzere değil hususi amaçla kullanmak üzere satın aldığını beyan ederek aracı “Hususi” olarak tescil ettirmiş, eldeki davayı da tüketici sıfatı ile Tüketici Mahkemesinde açmıştır. Bu durumda davacının aracı ticari amaçla değil, hususi amaçla satın aldığının kabulü gerekir. Bu hususun aksi de ispatlanabilir. Ancak davalı davacının aracı ticari amaçlarla kullandığını iddia etmemiştir.

Bu nedenle aracın ticari amaçla değil, hususi amaçla satın alındığı, ticari ve mesleki olmayan amaçla satın alan davacının, yukarıda ayrıntısıyla açıklanan yasal hükümler karşısında tüketici, davalının da satıcı sıfatını taşıdığı açıktır. Dolayısıyla tüketici ile satıcı arasındaki hukuki işlem de tüketici işlemidir. Tüketici hukuku; tüketicinin taraflardan birisini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsadığına göre; davacının bu sıfatla yaptığı işlem de tüketici hukuku kapsamında ve onun koruması altındadır.

Bu nedenle eldeki uyuşmazlığın 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında olup, bu Kanuna göre çözümü gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Anılan Kanunun 23. maddesinde; bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıklara Tüketici Mahkemelerinde bakılacağı, hükme bağlanmıştır.

O halde taraflar arasındaki uyuşmazlık, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre mahkemece işin esası incelenerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

Hal böyle olunca; yerel mahkeme eldeki davaya bakmakla görevlidir. Mahkemece, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak işin esasına girilmesi ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, aksine gerekçelerle görevsizliğe dair önceki kararda direnilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.

Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ:

Davacının temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden ( BOZULMASINA ), aynı kanunun 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere oybirliği ile karar verildi.

YHGK 17.04.2013 E.2012/13-1217 - K.2013/555